Bu topraklar
Bu topraklar çok bereketlidir. Bire on , bire yirmi bazen bire yüz verir. Kırış kırış kırışmış , çatır çatır çatlamış topraklar bile azıcık su dök sana ne bulunmaz güller, ne bilinmez nimetler verir. Her şey yetişir bu canım memlekette de; gönlümüzün istediği, rüyalarımıza giren Devlet adamı ömrümüze pek isabet etmez.
İşte böyle gönülden istenen, işte öylesine sıra dışı, aşkla şevkle ibadet eder gibi ülkesine hizmet eden birisiydi o. Adı Adnan Kahveci. Kıymetin bildik mi? Tabii ki hayır.
„1949 yılında Trabzon Köprübasi ilçesinde yoksul bir ailenin çocuğu olarak doğdu. İlkokul üçe kadar köyde okudu. Milliyet gazetesinin açtığı Bilgi yarışmasında ülke birincisi oldu. Sonra müthiş başarıları devam etti. O bir Türk mucizesiydi. Tübitak bursuyla Kabataş Lisesinde okudu. Okulu dönem birincisi bitirdi. Aynı yıl Üniversite sınavlarında Türkiye birincisi oldu. İstanbul üniversitesini burs hakkı kazanarak en yüksek puanla kazanan tek öğrencidir. Milli Eğitim bakanlığı bursu kazanarak eğitimine Amerika’da devam etti.
Elektronik mühendisi oldu. Okurken bursu yetmediği için bulaşıkçılık, emlak satıcılığı dahil birçok işte çalıştı. Dört yıllık okulu 2.5 yılda bitirdi. Tıp Mühendisliği dalında doktora yaptı. Özal döneminde bir şekilde keşfedildi.
Anavatan partisinin 37 kurucusundan biri oldu. Yaşı 33. Evren veto etti onu. Sağcı değildi, solcu değildi, dinci değildi, eylemci değildi, sicili yoktu ama veto edildi. 1983 seçimlerine milletvekili olarak girmesi gene veto edildi. Çok ilginç değil mi? Memlekette hayırlı ne varsa veto ediyor Kenan. Atatürk’ün kurduğu kurumları veto et. Bilim adamlarını, ulusalcı insanları veto et. 1960 Anayasasını veto et. Amerika’nın üstünü çizdiği adamları veto et.
1987 seçimlerinde milletvekili seçildi. Bakan seçildi. PETKİM onun döneminde kara geçti. Bakan olduğu dönemde, siyasi sebeplerle bir kişiyi bile işe almadığını her yerde söyledi. Partisinin düşmanlığını kazandı. ‘’sinema, müzik ve video eserleri kanunu’’ onun eseri. Okul televizyonu adı altında ülkenin her yerinden seyredilen eğitim programlarını başlattı. KDV hayata geçti. Diğer partilere ait belediyelere kendi belediyeleri kadar bütçe veren tek bakan olarak herkesi şaşırttı.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez onun Maliye Bakanlığı döneminde Eğitim bakanlığı bütçesi Savunma bakanlığı bütçesinden daha fazla gelir aldı. Meraların ıslah edilip verimli kılınması projesini başlattı. Türk tütününü ezen Amerikan şirket anlayışını kovdu. Tekel 2000 tüm yabancı sigaraları saf dışı etti. Halk pazarları onun projesiydi ve hayata geçti. Dağılan Rus cumhuriyetlerinden çok önemli bilim adamlarını gizlice getirdi. Gecenin bir yarısı Macar büyükelçisini arayıp kendisine verimli arı türleri ve ağaç fideleri yollamasını istiyordu. Sonra bunları ilgili illere gönderiyordu kendisi.
Bir seçmeni ‘’ sizi milletvekili seçtik ama ne yaptığınızı bilmiyoruz!’’ diye mektup yazınca çok detaylı bir katalog gibi çalışmayı seçmene yolladı, seçmen şok oldu. Kıyak emeklilik yasasına karşı çıkan çok az kişiden biriydi ve o yasayı iptal ettirdi.
Öldüğünde ikinci el bir arabaya biniyordu. Karlı bir kış günü , 4 kişi uçak parası gereksiz ağır bir masraf diyerek üçağa binmek yerine , karayolundan giderken yeni yapılan otobanın girişine konan hatalı yön tabelası yüzünden ters yöne girdi ve kazada kendisiyle eşi ve kızı da öldü!.. Tabelanın yanlış konması bir ihtimal düşündürücüydü. Bir ihtimal ortadan kaldırılmış olabilirdi. Çünkü çok genç ve çok başarılıydı. Ulusalcıydı. Anap’ın başına geçmesi ve ileriki yıllarda ülkeyi yönetmesi muhtemeldi.
Borsanın kurulmasından, vergi sisteminin oluşturulmasına kadar birçok konuda sistem alt yapısı onun görüşleriyle şekillendi. Kartal bölgesinde yağma edilen hazine arazisine askeri birlik konması fikriyle herkesi şaşırttı. Şimdi sadece oraları yeşil alan ve istila edilmemiş durumda. ‘’Atatürk’ü gençliğe doğru anlatırsak , aşırı uçlarda boş fikirlerle gezmezler’’ demekten dilinde tüy bitti.
Ölmeden önce Ukrayna’lı Nükleer Enerji uzmanlarını Türkiye’ye getirme konusunu gizlice yürüttüğü sonradan konuşuldu. Geçim sıkıntısı çeken bir Maliye Bakanı. Amerikada okumuş ama Ulusalcı. Proje üreten, geleceğe bakan, Türkiyeye inanan bir siyasetçi.
Gürsel Sancak
2015
Türkiye’de Kürtler
Birileri kendisini düzeltmesi gerekiyor.
Bu oyun büyük oyun.Geçen akşam televizyonda bir dizi izledim Türk askeri bir bölük asker,
muhtemelen Güney Doğu ilerimizde yuvalanan teröristlere karşı operasyon yapıyor.
Sanırım Samanyolu diye bir televizyon var.Filimi orada izledim veya başka bir televizyon kanalı fark etmez.Eğer orada gördüklerim gerçekse,hiç bir Kürt asıllıya selam vermeyelim.Bıçakla boğaz kesmek bile filimde vardı.
Bir ara Rusların Çeçenlerin boğazını bıçakla kestiğine sanal haberlerde okumuştum.Doğruluk derecesine de tam inanmadım.vasat,vasat,vasat…
Simdi ise 1000 yıl kardeşçe yasadığımız Kürt halkı,filim icabı Türk askerinin boynunu kesiyor.
Kesiyordu ben tam inanamadım.Askerleri canlandıran oyuncular panik ve korku içinde olduklarını da gözlemledim.Yani Türk askeri Güneydoğu’da korku içinde savaş kabiliyetini kaybetmiş gibi bir izlenim verilmiş senaryoya öylemi?Kim bu senarist vatansever mi yoksa terörist mi?Yoksa bir soykırımın ön hazırlığını mi yapıyor.Kimileri Gavurdagli,kimileri Kasımpaşalı,kimileri Dersimli kimileri ise susurlukcu.Nedir bu çektiğimiz kardeşim.
Hakiki bir savaş için altyapı hazırlanıyor gibi…Ama bunun faturası çok ağır olur.Ne düşman askeri kalır , ne terörist kalır nede Bu ülkenin derinliğinde yuvalanmış işbirlikçi hainler.Ben giderim kalan kalır gibi olur.
Sayın başbakan demokrasiden ayrılmayacağız diyor ama bu demokrasi değil ki…
Genel Kurmay başkanı herkesin çeki düzen içine girmesini istiyor ve herkes doğru yerde yer almasını istiyor.Evet biz doğru yerdeyiz ama bu ülkede doğru yeri işaret edenler bir Mustafa Kemal Atatürk kadar cesaret ve yaptırıma sahip mi.Burası Türkiye yarın kalkar birleri sen mi doğru yeri işaret ettin? mevcut yerin neyini beğenmedin de doğru yer işaret ediyorsun diye sormazlar mı.
Sayın Bahçeli ise şehitler üzerinden politika peşinde koşuyor.Halk ise şaşkın sadece “şehitler ölmez vatan bölünmez” ,”Vatan sağ olsun” diye bağırıyor. Eee şehitler ölmezde gencecik fidanlar ölüyor ,Vatan sağ olsun deniliyor ama bence vatanın başı sağ olsun demek daha yerinde.1984 den bu yana verdiğimiz şehit sayısı 40 Bin.Yazık. Eğer insanlarımızın ölmemsinin istiyorsak bir şeyler yapmanın zamanı geldi geçiyor bile .Boş laflarla oy avcılıkları ile bu işler olmuyor.
.Bir çaremiz kaldı oda güvenlik duvarı örmek.Berlin duvarı veya Çin setti gibi.Suriye, Irak ,İran ve Ermenistan’a sınır olduğumuz bölgelere.En azından terörün dışarıdan gelip gelmediğini anlarız….
Duvarın yüksekliği insanın hiçbir şartlarda aşamayacağı yükseklikte olmalı.ama nerde bir karakolu yapmayanlar duvarı nasıl yapsın.
İbadet sorunumuz yok
Sayın Devlet Bakanımız Prof .Dr Mustafa Sait Yazıcıoğlu yabancı ülkelerde yaşayan Türklerden sorumlu Bakan olarak yurt dışına son zamanlarda seyahatler düzenleyerek kendi siyasi tecrübesiyle kısmen de Ak Parti programıyla Türklerin sorunlarını irdeliyor.
Görevi hayırlı olsun ve en iyi yapacağından hiç kuşkum yok.
Asil sorunlar dururken başka ülkelerin iç işlerine ve genel yaşam perspektifine gerçek olmayan çalışmalar burada yaşayanların işine yaramaz ve yaşamı zorlaştırır.Burada basında çıkan haberlere bakılırsa kullanılan kavramlar ve terimlerden işinin zor olduğu anlaşılıyor .
60 li yıllardan sonra başlayan Avrupa göçünün en büyük bir kısmı Almanya ya olmuştur.Göç dolayısıyla oluşan bu ikili Devlet bu ikili ilişkiden sosyal kültürel ve ekonomik acıdan her zaman Almanya başarılı olarak çıkmıştır. Son zamanlarda buna birde karın dokluğu eklendi;Eskiden iş gücüne ve diğer konulardaki dayanışmalar hızla değişti.
Gelinen nokta da Almanya’daki Türklerin tarihinde önümüze Almanya ‘nın menfaatleri ile ilgili konuların öne çıktığını görüyoruz.
Alman toplumunun dışında tutulan Türkiyeliler geldiği günden bu güne kadar geçen süre içinde Çalışma izni ve oturma izni almak hedefi ile yarım asırdır oyalanmaktalar ve bu durum çeşitli kısıtlamalarla hala devam etmekte.
İste Almanya’daki özgürlükler haklar ve insan ilişkileri bundan ibaret
Sayın Devlet Bakanımız Prof.Dr Mustafa Sait Yazıcıoğlu’nun gerek bilgi donanımı, gerekse burada hitap edebileceği bir Türk toplumu var ama meseleleri sadece İslam ve din kültürü ile ele alınmaması gerekir.
Yabancı basından izlediğim yorumlamalara ve söyleşilere bakıldığı zaman kendisinin bir diş Türkler Bakanı olarak değil hala diyanet işleri başkanı olarak algılanıyor.
Hıristiyan ve Müslüman çatışması her zaman olmuştur
Bizi burada farklı kılan din unsurudur ama Hıristiyanlığın merkezi durumundaki Almanya ‘da farklı bir şeyler yapmak lazım.
İnsan özgürlüklerini kağıtlara yazanların bu dünyayı kan gölüne çevirdiğini kimse anlayamıyor sayın Devlet Bakanımız Prof Dr. Mustafa Sait Yazıcıoğlu yalnız buradaki eğitim dil ve benzeri sosyal gerekleri yapmaya çalışması yerine bir parçası Türkiye’de olan konulara çözüm yolları aramalıdır.
en büyük trajedi ve ayıp aile birleşimlerinde vize konusunda yaşanmaktadır ;Birde bunun kurs bölümü var adaletsizliklere yeni eklenen katmerli adaletsizlik.
Güçlü Türkiye ‘den bahsetmek için bu konulara kulak asmak lazım .Neymiş efendim Almanya’ ya gelemden almanca öğrenmek hem de bir Alman okulu olan Gothe de.
Burada sözünü ettiğim okul aşağılamıyorum ama bir parçası da Türkiye’yi ilgilendirdiği için bir kaç dil okulu da Türkiye’de açılsın ve bu konuda Alman devleti ile protokol yapılarak aile birleşmesinde meydana gelen karmaşalı bir uygulama çözülmüş olsun.
Burada dil kursları acıldı katılmak zorunlu kurslara katılmayanlara veya katılamayanlara ceza yağdırdılar.
Bunun adi faşizm’dir,baskıdır ve insanlık dişi bir uygulamadır vede insan haklarına aygırıdır.Bu konularla ilgili kimse mahkeme kapılarına gitemedi.
Sayın Bakanımızın buradaki basında adı başta inanç dünyası ve iki kelime entegrasyon ve asimilasyon geciyor.
Eskiden beş Alman arkadaşımız vardı şimdi ise Almanlarla ilişkilerimiz alışverişte, işyerinde yada yol sorduğumuz zaman gündemdedir.
Burada entegrasyon veya asimilasyon diye bir şey yok.Almanya’ nin öyle bir çalışması yok
Elli veya yüzyıl sonra bu politikalarla burada bir Türk kalmaz kimse merak etmesin bunu Almanya biliyor .
Türk toplumunu kendisinden teçrit etmiş durumdadır.Bu durumu bir devlet politikası olarak ele alan Alman Devleti Almanya ‘da yaşayan Türk ve diğer uyruklu insanları ketolaştırarak (Sınıflamak ,Ayıklamak ,Ayırmak) zorunlu varoluşlar oluşturmuştur.Bu durumu kimse inkar edemez . Bu uygulama ile hem asimilasyonu hem de entegrasyonu iptal ediyor .Entegrasyon için taraf teşkili gerek ;entegre olacak taraf ve entegre olunacak taraf Alman devletinde böyle bir durumun olabilmesi için şartlar oluşturulmamış sadece ve bir hayal dayatması ile politika yapılarak Türklerin yaşam alanları kısıtlanıyor.
Ne var ki entegrasyon için milyonlarca € ayrıldığı doğrudur.Burada ki durum issiz öğretmenlerin işine yarıyor.Yani yabancılardan toplanan paralarla ve issiz öğretmenlerin maaşlarının büyük bir kısmı ödeniyor. Veriliyor. Sayın Devlet Bakanımız Almanya’da ibadet edebiliyoruz diye mutlu olduğunu söylüyor.
Bu mutluluğu gerektiren bir konu değil.Alman devleti ikamet konusunda olduğu gibi İbadet konusunda da bu alanları kendisinden ve kendi toplumundan ayırmıştır.Temelinde ayrılık olan Alman devletinin ısrarla üzerinde durduğu entegrasyon kelimesinin dayatması her şeyi gözler önüne sermektedir.50 yıldır Almanya’yı baştan başa yeniden inşa eden bizleri şimdi istemeyişi ne anlama gelir.Bunun anlamı “cevizin içini yedim kabuklarını istemem” Hani Almanya’dan geldi gitti ve uzun sakal elinde 99’ lu teşbih Türkiye’ye inen bir Müslüman
„vay be ! şu kavur ellerinde nede güzel İslamı yaşıyor“ deriz ya bu kadar.
Bu burada ki Türk milletinin en büyük sorunu çalışma yasaları ve sosyal adalet demelinde kümelenmektedir.
Yoksa TOKİ konutlarından yararlanın demek kendi kendine ekonomik bir ilişkiyi içerir sosyal adalet ve toplumsal koşullarının iyileştirilmesi için Sayın Bakanımız Prof .Dr Mustafa Sait Yazıcıoğlu’ndan daha reel faaliyetler bekliyoruz.